Hissetmiyorum. Yaşamıyorum bile belki de. Gidiyorum, geliyorum. Süzülüyorum. Yalnızlaşıyorum. İnsanların içinde insanlardan uzaklaşıyorum. Yükseliyor, belki de düşüyorum. Yalnızlaşıyorum. Paralelce koşuyorum sadece belki de. Ölüm, yok oluş, var oluş ... Hepsinin manasızlığı altında eziliyorum. "Mana"nın manasızlığı manasızlığıma mana katmıyor hiçbir zaman. Var oluyorum, yok oluyorum. Her parçam değişiyor ama ben nazaran sabit kalıyorum, her zaman değişiyorum. Kaçıyorum, geri koşuyorum. Kendimi zorluyor veya hiç umursamıyorum. Nefes alıyorum, niye alıyorum? Çünkü alabiliyorum. Hastayım veya değilim. Herkes herkes için en iyisini yapsa bile değmeyecek biliyorum. Sonlu bilincim her an mutlu olsa bile bitecek, bitecek ve bir şey kalmayacak, biliyorum. Neden mutlu olmayı isteyeyim ki o zaman? Veya neden yaşamayı isteyeyim? Sınırsız bir süre dahilinde yanmakla bile tehdit edilsem - ki durumun sonsuzluğu olayı manasız kılar - bile neden yaşamak isteyeyim? Yaşam. Ölüm. Yaşam. Yeterince zaman verildiğinde, varlığın bu köşesinde bunların en küçük bir izi bile kalmayacak. Buharlaşmış kalıntılar. Parçalanan topraklar. Yanan her şey.
İnsanlar düşünmüyor. İnsanlar mutlu. Mutluluk bu mu? Cehalet, umursamazlık mutluluk mu? Hissetmiyorum. O basit sıcaklıktan kopuyorum. Yine her şeyden sürükleniyorum. Geriye benden bir şey kalmayana dek kemiriliyorum. Çok veya az şeyi görüp hiçbir şeyi bilmiyorum. Hiçbir şeyin içini bile açamıyorum. Aşık olmak istiyorum. İstiyor muyum? Bağımlılığından, verdiği sarhoşluktan dolayı aşkı istiyorum. Ben sarhoş olayım, dünya biraz renk kazansın diyorum.
Yalanlar, maskeler refleks olmuşken geriye beni "ben" yapan ne bilinmezken koşup hep saklandığım köşeme artık birisi gelsin, ben onu yine de öldüreyim istiyorum.
Ben var olmanın yükü altında, yok olmayı bekliyorum.
2013
Comments