İyi bir yazı yazamıyorum. İçimden çıkmasını istediğim şeyler var ve bunlar kafamdaki mastürbasyonun içinde ölüyor. Bu yüzden başlıkla alakasız şeyler yazıyorum. Oturup Gönülçelen’in sözlerini yazıp, üstüne müzik yapabilecek olsam ben de yapardım. Yapamıyorum. İnanılmaz şairane sözleri olmayan bir şarkı dinleyip, bu yazıyı yazıyorum. Birilerinin önüne atacağım, bunun sorumluluğunu hissetmiyorum. Hissetmemem daha iyi. Kendimi kabullenmem, her zaman bir audience bulacağımı bilmem daha iyi. Ben üretimini kendine yapan bir insan değilim, ben ilgi için köpek olan biriyim. Kenara atılmış bir linkten paylaşılan basit bir yazıda yazının kaynağına, ortamına, kendisine sövecek biriyim sadece. Kaç tane böyle kendini aşağılayan bir yazı yazabilirim, kaç tane böyle yazıyı okutabilirim? Çok değil. Birkaç gün geçecek, ben yazmayacağım. Birkaç gün geçecek, ben yazacağım. Ben yine bir şeyler yazacağım. Birilerine üzülecek, bir şeyler yapacak, yine gelip yazacağım. Hem de kendi duygularımdan bahsetmeden. Metaforu bile sadece bir kere yaparak:
“Yara bandının yara bandının yara bandı ve onun da yara bandı”
Belki bugün sadece canım yeterince sıkkın değildir. Belki bugün yeterince aşık değilimdir. Belki bugün yeterince uyumamışımdır. To be fair, ne yazacağımı seçemiyorum sanırım. Blog konseptine laf atmak istesem de, on senedir böyle yazıyorum. Benden çıkan, çocuklarımın, kusmuklarımın, tomurcuklarımın ve günahlarımın stili bu. Bildiğim bu. Ve bu geceye düşen de şimdilik bu.
Dip seviye ölçümü olarak: Hoşlandığım bir kız yazsa bu yazıyı okur muydum acaba? İnş. Yazarken arkada çalıyordu: Olmazlara Yandım - Ozbi, Gülce Duru
Comments