top of page
  • Yazarın fotoğrafıcingiler

Camımdan Görünen Işıklar

Virtus junxit mors non seperabit. Erdemin birleştirdiğini ölüm ayıramaz. Muhtemelen “erdem birleştirdi ölüm ayıramaz”. Dürüst olmak gerekirse, daha doğru hali “Mors junxit virtus non separabit” olmalıydı. Oturup “ölüm” kelimesi nasıl çekiliyor bilmiyorum, hepsinin aynı halde olduğunu varsaydım, ama şu an düşününce korkunç anlam karmaşasına sebep oluyor (Latincede her isim, her sıfat, her fiil çekimlidir yani kelimelerin yerini değiştirerek cümlelerin anlamını değiştiremiyor olmam gere). Sebep olmadığını varsayalım: Ölümün birleştirdiğini erdem ayıramaz. Ölüm hiçbir şeyi birleştiremez. Sarhoşum. Birkaç aydır süren bir saçmalığa küçük bir kamu spotu ile ara vermek için geldim. Çünkü, bilmem, gerekli geldi. Hoş kim okuyor, kimse. İleride kendi hikayelerimi, yazılarımı neden yazdım unutacak mıyım? Muhtemelen hayır. Hoş, kime yazdığımı unuttuğum yazılar var. Hahaha. Neyse. Saçmalığa son verelim. Gerçekten ergen gibi hissediyorum Okay saçmalığa son veriyorduk: İnsanların davranışlarının ne anlama geldiğini biliyorum. Her iki üç yazıda bir şikayetlenip durduğum bu durumun sebebi , ki bunun zirve noktası benim için “Görüldü” başlıklı yazım, basit bir inkâr durumu. Başıma gelen şeyleri inkâr ediyorum. “Aaa neden insanlar dürüst davranmıyor ki? Aaaa hiç anlaşılmıyor” diye şikayetlenip, sanki sosyal cue’lar hakkında fikrim yokmuş gibi, sanki 22 senedir yaşamıyormuşum gibi davranıyorum. Bunlar sadece bu bloğa hasbelkader giren çıkan insanlar için de geçerli değil. Kendi arkadaşlarıma da yazıyorum, “başıma neler geldi” falan diyorum.

Başıma ne geldi az buçuk biliyor oluyorum.

Başıma ne geldiğini kesin olarak bilemem tabi.

Hoş bunun bir konuşma sebebi olmasını seviyorum. (Hi, Melay.)



Ama az buçuk biliyor oluyorum, çünkü hepimiz insanız. Hepimiz neredeyse aynı kültürde büyüdük. Hepimiz bağlamı biliyoruz. Hepimiz, her şeyi biliyoruz. Hepimiz aynı şeyi yapıyoruz.


Bense inkâr ediyorum.


Bazen sorumluluğu, ki genelde herhangi bir sorumluluğum olduğunu da sanmıyorum, bazen de anladığımı. Güzel de bir pozisyon aslında “aman Allah’ım! Resmen elimde yeterince veri yok acaba acaba şu an başıma gelenler neden geliyor? Allah kahretsin neler oluyor şu an”, ne oluyor acaba? Katalizörle dolu bir beherglasın içine atılmış moleküller arasında ne oluyor acaba? Herkesin başına ne geliyorsa o oluyor.

Yorulmamı engellemiyor.


Bir noktada duracağım ama. Bir noktada yorgunluk baskın gelecek. O zaman ne olacak acaba? Yıllarca içimde tuttuğumu sandığım şeylerin bir yalan olduğunu fark ettikten sonra, acaba bu bıkkınlık beni ele geçirdiğinde ne olacak? Nedense daha iyi olacakmış gibi hissediyorum. Muhtemelen daha iyi olacak.



(Alakasız ama az önce ilginç bir şeyi fark ettim: Okuyucuma karşı hiçbir sorumluluğum yok.)


Hoş bu da garip mistik inançlarımdan kaynaklanıyor.

Nasıl böyle yaşıyorsunuz ya? Nasıl böyle yaşıyoruz?



II.


Bir ara kendimle yaşamayı öğreneceğim. Aklımla, anılarımla, kendimle var olacağım. Belki daha çok, belki daha az konuşacağım ama kendimle var olacağım. Acım benim acım, mutluluğum benim mutluluğum, sevgim benim sevgim, gülüşüm benim gülüşüm olacak. Bir gün gelecek ve belki bir manzara sadece bir manzara olacak veya sadece bir manzara olmaması sorun olmayacak. Bir gün gelecek ve bir kitap boyunca bir tane yeşil ışığa bakıp bakıp “orada ne var acaba” demeyeceğim. Bir gün belki içimle barışacağım, belki göreceğim ki derdi bana acı çektirmek değilmiş, bir derdi varmış elbet ama söyleyebileceği tek hâl kafatasımın içini kazıya kazıya bana çektirdiği acıymış. Onu affedeceğim. Benim içimdeki ben olmayan şeylerin belki de ben olduğumu fark edeceğim. Belki de benim ben olmadığımı göreceğim. Bir gün gelmeyecek belki de, bunların hiçbiri olmayacak ama var olacağım. Varlık yetecek. Bir şeyler geçecek ve varlık yetecek. Son veya baş olmadan varlık sürecek. Dertler gelecek, dertler gidecek. Bu ne ilk, ve muhtemelen ne de son. Bu ne ilk yazı, ne de son. Bu ne aynı yalan ne de farklısı. Aynısını gelip tekrar yazacağım. Yine ve yeniden. Belki bu sefer yine içime gömeceğim, yıllarca çıkarmayacağım kirli sandıklara saklayıp. Birileri kırılmasın diye kendimi parçalayıp başaramamam gibi. Herkesi ve her şeyi kıracağım ve sonra toplamayı deneyeceğim. Defalarca ve defalarca parçalanıp eğer mümkünse aynı görüntüye bakacağım, İstanbul’da olmadığıma şükredeceğim belki de, eğer başka bir yerdeysem beni o an için rahatlatan belki benden uzaklaştıran şeylere şükredeceğim. Ve düzeleceğm muhtemelen yine. Aptal çocuk hikayeleri gibi değil, gerçekten büyüyeceğim anlayarak, kabullenerek. Işıklar ümit olacak tekrar. Yavaşça her şey silinecek ama bazı şeyler unutulmayacak. Ve her ne kadar “bazı şeyler olduğu gibi kalacak” demek istesem de, ve şimdi diyeceğime inanmasam da: Hiçbir şey olduğu gibi kalmayacak.



0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Güneş

Bir ay kadar önce bir yazı yazmaya kalkmıştım. Bir hikaye. Aklıma gelen farklı fikirleri, farklı ruh ve kişilik hallerini (ve belki de gerçekten beynimde harekete geçen farklı kısımları) temsil eden k

bottom of page