Merhaba blog,
Boş yapmaya geldim.
Canım sıkılıyor. Canım sıkılıyor, çünkü kendimle olamıyorum. Canım sıkılıyor çünkü mutluluğumu bazen insanlara bağlıyorum, bağlıyor muyum? Bilmiyorum. Bazen fark ediyorum, bağladığımı zannettiğimde bağlamamış oluyorum. Bu sefer farklı mı? Çok da kriptik yazmak istemiyorum. Açık da yazmak istemiyorum. Ne yapmak istiyorum?
Konuşmak. Merak ettiğim biriyle konuşmak. Aklını görmek, kim olduğunu görmek, kişiliğini bilmek, tanımak. Gerçekten tanımak. Nasıl gülüyor belki bilmeden, belki tanıdıkça sevmeden, tanımak. Bilmek istiyorum sadece. Anlatsın ve dinleyeyim gibi. Bilemiyorum. Birisini böyle tanımak istemiş miydim bilmiyorum, elbet istemişimdir ama biraz yabancı geliyor şu an. Tanımıyorum çünkü. Hani gerçekten tanımıyorum. Gerçekten kim olduğu yabancı ve öğrenmek istiyorum. Gerçekten sevmeyebilirim kim olduğunu öğrensem, ama o kadar... O kadar farklı ki. Ben değil. Benim gibi değil. Belki biraz öyle. Bir sürü noktada öyle, ama o kadar, sadece o kadar farklı ki. Çayırda koşan bir köpeğin kokladığı bir çiçek gibi farklı, Küçük Prens ve Gül gibi farklı. Ve sorun değil. Öyleyse de bugünün sorunu değil.
Yazısı farklı, fikri farklı, normallik kabuğunun içine saklanmış koca bir hayat var ya da kendimi kandırıyorum. Ama var, görebiliyorum. Bir şekilde böyle bir insan hayat bulmuş. Göremediğim renkler var. Ve ben görememeye devam ediyorum. Görmem de istenmiyor sanırım. Yine de heyecanlandırıyor işte.
Aklında sanat, ruhunda gökkuşağı olan birisini bilmek heyecanlandırıyor.
"Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi: Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor Yürekten gelenin doğal rengini. Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar Yollarını değiştirip bu yüzden Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar."
"Üstünde yürüyemedikten sonra, hayalet yolcusun gökküşağımda."
Comments